UYKU VE BAĞLANMA (Sinem Özen Canbolat – Uzman Gelişim Psikoloğu)
Bir gelişim psikoloğu olarak birçok yaş grubu veya birçok konuda uzmanlaşmayı seçebilirsin. Ne şanslıyız ki sen bebek uykusunu alanlarından biri olarak seçtin. Neden bu konu?
Aslında hem ben bu alanı seçtim, hem de alan beni seçti diyebilirim. Bu alanı seçtim, çünkü, bebeklik dönemi dünyada da önemi yeni yeni anlaşılmaya başlanmış, giderek artan bir oranda çalışılan, henüz bilinmeyeni çok olan bir alan. Oysa, bu dönemde bebeğin aldığı bakım, bireysel ve toplumsal açıdan hayati bir öneme sahip. İnsanı %80-90 oranında oluştuğu bir dönem bebeklik dönemi. Birey bu dönemde inşa oluyor. Yani, hem alanda henüz derinlemesine yeteri kadar çalışılamamış bir potansiyel olduğu hem de insanı insana dönüştüren önemli bir dönem olduğu için bu alanda çalışmak istedim. Bu dönemde ailelerin en çok yardım için başvurduğu konu uyku olunca da, bebek uykusu üzerine uzmanlaşmak ve bebeğin tüm hayatını uyku şemsiyesi altında çalışmak kaçınılmaz oldu. Öte yandan, ardı ardına iki bebek sahibi olarak geçirdiğim annelik sınavı sonucunda, ailelere söylenmeyen ve aktarılmayan onca şeyi fark etmem ile birlikte biraz da alan beni seçmiş oldu☺
Sağlıklı, kaliteli bebek uykusu ne demek? Aileler bebeklerinin iyi uyuduğunu nasıl anlayacaklar?
Bu konu bazen çok keskin çizgilerle ifade edildiği için ailelerin kafası karışabiliyor. Örneğin “bir yenidoğan 16-18 saat uyumalı”, “4 aylık bir bebek günde 5 saat uyumalı” dediğinizde, eğer bebek bu sürelerde uyumuyor ise, aile bebeğin yeterli uykuyu almadığını düşünebiliyor. Ya da gece emmek için uyanan bebeğinin kesintisiz uyumadığı için kaliteli bir şekilde uykusunu alamadığı yanılgısına düşebiliyor. Oysa bebeğin bireyselliği, doğum öncesinden ve doğumdan getirdikleri, genetik mirası, bulunduğu dönemin özellikleri, gün içindeki aktivite yoğunluğu ya da duygu iniş çıkışları gibi bir çok etken bebeğin genel olarak ifade edilenlerden farklı sürelerde uyumasına neden olabilir. İlave olarak, bebeğin uykusundan ihtiyaçları için uyanması ve bu nedenle de uykuların kesintiye uğraması da normal ve sağlıklıdır. Bu yüzden her durum bebeğin özelinde değerlendirilmeli, gün içindeki genel ruh hali gözlemlenmeli, uyku süreleri ve uyanma sıklığı değerlendirilirken mutlaka hayatındaki değişikliklerin etkisi olabileceği ya da gelişimsel dönemi nedeniyle bunların yaşanabileceği akılda tutulmalıdır. Elbette, tüm bunlarla ilgili yapılabilecekler vardır ve bebeğin uyku potansiyeli hayatının geneli gözden geçirildiğinde daha iyi gerçekleştirilebilir. Ancak, eğer öğrenmeye ve keşfetmeye arzusu, iştahı, büyümesi döneminden ve bireysel özelliklerinden beklendiği ölçüde ise, kaliteli bir uyku uyuduğunu söyleyebiliriz.
Uyku sorunları çok geniş bir yelpaze ancak genelde en sık görülen kısa gündüz uykusu, zor dalma, gece sık uyanma gibi birkaç temel konuda bilgiler paylaşılıyor. Sence hak ettiği dikkati henüz almamış olan ancak ebeveynlerin daha bilgili olmalarının yararlı olacağı uyku sorunları neler?
Bence en önemli uyku sorunlarından biri, bebeğin uykuya nasıl daldığı. “Nasıl” derken, kastettiğim emerek, ayakta sallanarak ya da yatağında dalıyor olması değil. Bebek ebeveyni tarafından desteklenerek, gerektiğinde regüle edilerek, yani duygusal olarak dengeye gelmesine yardımcı olarak, gerektiğinde ise ağlamasına güvende hissettiği bir şekilde izin verilerek uykuya dalabiliyor mu? Ben uykuya dalma anının bebeğin hayatında çok özel bir an olduğuna inanıyorum. Kendini dünyada ihtiyaçlarına cevap alamayarak mı uykuya kapatıyor? Yoksa o anda doğumda yaşadığı travmayı bilinçdışı bir şekilde anımsadı ve ağlayarak rahatlamaya ihtiyacı varken susturuldu mu? Yani, bu çok ince bir çizgi. Mesele ağlatmak ya da ağlatmamak değil. Uykuya dalarken ihtiyacı nasıl bir destek ise o desteği vermek. Kısa uyku süreleri, zor dalmalar, gece sık uyanmalar somut olarak kendini gösteren sorunlar. Ama bazen bu sorunlar bile, aslında, bebeğin uykuya dalarken aldığı ya da alamadığı destek ile ilgili oluyor.
Ebeveynin ruh halinin bebeğin uykusu üzerindeki etkisi nedir? Sence Türkiye’deki ebeveynler bu etkinin ne kadar farkında?
Bir çok yönden ebeveynin ruh hali bebeğin uykusu üzerinde etkili. Örneğin, biraz önce de bahsettiğim, bebeğin uykuya dalma anında ebeveynin bebeğin taşan duygularını taşıması gerektiği noktada nasıl bir duruş sergilediği önemli. Eğer ebeveyn gerginse, bunu bir şekilde mutlaka bebeğe aktarıyor. Hareketleri hızlı ve agresif olabiliyor, “pış pış” derken bile sesi tansiyonunu yansıtır şekilde çıkabiliyor ya da kaslarının gerginliğini bebeği tutarken hissettirebiliyor. Tüm bunları kamufle etmeyi başarsa bile, kendi duygu yoğunluğu nedeniyle bebeğinin sinyallerine odaklanmak yerine, odağı kendi içindeki bebeğe kayabiliyor. Dolayısıyla, bebeğinden taşanları taşıyabilmesi için, ebeveynin mutlaka kendi kabını başka bir zamanda, başka bir yere boşaltmış olması gerekiyor.
Ebeveyndeki gerginliğin bir diğer yansıması da, ebeveynin bebeğin uyuması ya da ağlamaması gerektiği konusunda kendine baskı kurması durumunda ortaya çıkıyor. Bebeğin bazen uyumayabileceği ya da bebeklerin doğru zamanda götürülse dahi 40-45 dakika sonunda uykuya dalmasının da normal olabileceği ebeveynin aklında olmalı ki “mutlaka uyumalı” baskısını ne kendisi ne de bebeği hissetmesin. “Ağlamamalı” dediğimizde de, benzer bir baskıyı üzerimizde kurmuş oluyoruz., Biraz önce de değindiğim gibi, eğer bir ihtiyaç nedeniyle oluşan bir ağlama değil ise, sadece güvenli bir kucak sunmak yeterli olacaktır. Susturmaya değil, sakin bir liman sunmaya odaklanmak önemli.
Gergin ruh hali genel bir durum haline geldiğinde, örneğin doğum sonrası depresyon gibi, bebeği uykuya dalma, uykuda kalma süresi, sık uyanmalar başta olmak üzere uyku ile ilgili birçok konuda etkilediği gibi, gelişimsel konularda da olumsuz etkiliyor. Bu nedenle, en sık görülen doğum sonrası komplikasyon olan doğum sonrası depresyon söz konusu olduğunda geç kalmadan yardım alınması önemli. Son olarak, bebeklerin stres hormonları, bebekler başka bir odada uyuyor olsalar dahi, anne babaları içerideki odada gergin bir şekilde tartıştıklarında yükseldiği bulunmuş. Dolayısıyla, uykuda ve belli bir mesafede dahi olsalar, bizim gerginliğimiz onlara yansıyabiliyor.
Bilginin kolay yayıldığı bir dönemde olduğumuzdan artık Türkiyede de ebeveynlerin bebek ve çocuk yetiştirme konusunda farkındalığı artıyor. Ama tabii, hemen ekleyelim, bilgiyi nereden ve kimden aldığımız çok önemli. Bazen de bilmek ve farkında olmak da yeterli olmayabilir. Çünkü zihinsel olarak bilinenin hayata geçirilmesi de ancak o deneyime dönüştüğünde gerçekleşebiliyor. Yani, bilmek yetmiyor. İçimizdekini dönüştürmek gerekiyor.
Uyku konusunda yeni bir kitap yazdın. Orada “bağımlı uyku”dan bahsediyorsun. Bu ne demek?
Bebek için bağımlı uyku, bir dış desteğin varlığına bağımlı olarak uykuya dalmak ve bazen de bu desteğin varlığına bağımlı olarak uykuyu sürdürebilmek demek. Bu desteğin, özellikle hayatının ilk aylarında, bakım aldığı kişilerden gelmesi önemli. Çünkü, bebek bilinmeyenlerle dolu bir dünyaya geliyor ve bu dünyada kendini güvende hissedebilmesi, ayrıca terk etmek durumunda kaldığı ana rahminden ayrılmanın hüsranını tamir edebilmesi için güvenilir bir limana ihtiyacı var. Bu liman anne (ve bağlandığı diğer kişiler) olduğunda, yavaş yavaş kaygı ve korkusunu bırakabiliyor ve ayrılığın hüsranını ilişki içinde tamir edebiliyor. Hayatının başında, kendi kendine sakinleşmek için yeterince kaynağı olmayan bebek, aldığı iyi bakım sayesinde, ileride huzursuz olduğunda tutunabileceği sevgi ve güven dolu anılar biriktirmeye başlıyor. Ve dünya iyi bir yer haline gelmeye başlıyor onun için.
Bu aldığı iyi bakım, bebek bu dünyadan uyku dünyasına geçerken de çok önemli. Çünkü gözlerini kapatması demek, kendini tehlikelere daha açık hale getirmesi ve yine bir ayrılık (bakım verenden) demek. Bu duruma artan uyku ile birlikte yorgunluk da eklenince bebek huzursuzlanabiliyor ve bu nedenle de desteğe ihtiyaç duyabiliyor. Bu nedenle, bebeğin bu geçişte güven duygusunu alacağı şekilde desteklenmesi çok önemli. Eğer daha henüz hazır olmadan yalnız bırakılır ya da bir insan ilişkisi yerine nesnelerden (örneğin tek başına emzik ile, tek başına uyku arkadaşı ile henüz hazır olmadan bırakmak gibi) güç almasına göz yumulursa, bu bebek insan ilişkilerinden faydalanma konusunda aşırı kaygılı ya da duyarsız hale gelebilir. Bu yüzden, bebeğin hayata bağımlı uyku ile başlaması, hayata hazırlanma yolunda olmazsa olmazlardan!
Yine kitabında bağımlı uykuları uyku eğitimi vermeden şefkatle geliştirebileceğimizden bahsediyorsun. Kısaca bu nasıl bir yöntemdir, nasıl bir ebeveynliktir bize anlatır mısın?
Bağımlı uyku bebeğin olmazsa olmazlarından dedim, ama burada kastettiğim asla ihtiyaç duymadığı bir bağımlılığın içinde bebeğin ve ebeveynin saplı kalması değil. Bebeğin ihtiyaç duymadığı noktada ona sağlıklı bir şekilde bağımsızlaşabildiği fırsatlar vermek önemli. “Sağlıklı bağımsızlaşma” yı özellikle vurgulamak istiyorum, çünkü kastettiğim şey bebeğe dair olmayan ve mekanik bir şekilde uygulanan uyku eğitimleri değil. Burada bahsettiğim bağımsızlaşma, bebek ebeveynden destek istemediğinde desteğin hafifletilerek geri çekilmesi. Aslında, bu, tüm ebeveynlik hayatımız boyunca çocuğumuzun gelişimi için yapacağımız şey olmalı: çocuk bir beceriyi geliştirmeye hazır olduğunda sağladığımız konforu onun tolere edebileceği oranda geri çekmek, ancak gerektiğinde desteklemek için de bir adım gerisinde durmak. O yüzden, uykuda da, uykuya dalabilmesi için verdiğimiz desteği birden bire sonlandırmamamız önemli. Yani kucakta sallayarak uyuttuğumuz bebeğimizi bir anda yatağa koyup ondan uzaklaşmaya başlamamalıyız. Küçük adımlarla, o hazır oldukça desteği azaltmalıyız. Örneğin, kucakta sallayarak uyuyorken belki önce sallamayı kesmeli, daha sonra kucaktan yatağa geçirmeli, ancak yatakta fiziksel-zihinsel-duygusal teması kesmeden onu uyku için desteklemeye devam etmeliyiz. Bu temas, bebek yatağında sakince kendi kendine kalabilene kadar kesilmemeli. Sakin olduğunda ise artık daha fazla destek verilmemeli. Çünkü, uykusu gelen bir bebek sakin ise, zaten sizin yardımınız olmadan da kendi kendine uykuya geçebilecektir.
Bebeğin uykuda sağlıklı bir şekilde bağımsızlaşması hızlı alınacak bir yol değildir. Dahası, aslında uykuyu fizyolojik olarak iyi bildiğimizde, bağımlı uyku içinde bile uykuları gelişebilir. Bu nedenle kitabı üç bölüm şeklinde yazdım. Öncelikle ebeveynlerin bebeği ve bağlanma konusunu anlayabilmeleri önemliydi. Bu nedenle ilk bölüm bebeği anlamak ve güvenli bağlanma üzerine oldu. Daha sonra bu bağın uykuya olan etkisi üzerine ikinci bir bölüm yazdım. Son olarak ise uyku düzeni üzerine bir bölüm yazdım. Bu şekilde ebeveynler bir yandan bağ içinde bağımsız uykunun nasıl geliştiği konusunda bilgi edinirken, bir yandan da bebeklerin uyku (ve uyku ile ilintili olarak tuvalet eğitimi, katı gıda, emzirme sonlandırma gibi birçok konu) ile ilgili ihtiyaçlarını anlayabileceklerini umuyorum.
Özetle, ebeveynler bebeklerini izleyerek, bebekleri ihtiyaç duyduğu sürece bağımlı uykuyu sürdürebilir, ancak bir yandan da bebek hazır oldukça desteklerini yavaş yavaş azaltarak bağımsız uyku gelişimini sağlayabilirler. Bunu yaparken de bütünsel bir yaklaşımla, yani sadece uyku konusuna ya da bağımsız uykuya dalma konusuna odaklanarak değil, bebeğin hayatının tümüne odaklanmaları çok kıymetli.
Uyku eğitimi vermiş ve sonra fikir değiştirmiş, bu süreçte bebeği ile yaşadıklarını tamir etmek isteyen aileler oluyor. Onlara nasıl destek oluyorsun? Neler önerirsin?
Bu aileler ile çalışırken, ebeveyne ve bebek ile olan ilişkilerine odaklanıyoruz. Uzman olarak, hem ebeveyne hem de bebeği ile olan ilişkisine güvenli bir alan olabilmelisiniz ki ebeveyn de içindekileri dönüştürüp bebeğine güvenli bir liman kurabilsin ve aralarındaki ilişki güvenli bir ilişki haline gelebilsin. Bu nedenle, sadece bilgi aktarımı ve yönlendirmelerle davranışsal olarak çalışmayı asla yeterli bulmuyorum. Normalde, psikologlar mümkün olduğu kadar az bilgi aktarımı yapmaya çalışır danışana. Danışanın kendi farkındalık sürecini deneyim ile edinmesi önemlidir. Ancak konu hızla büyüyen bir bebek olduğunda, bilgi aktarımı ve yönlendirmelerin yapılması da önemli oluyor. Bu nedenle bir yandan ebeveyn hazır oldukça davranışsal yönlendirmelerim ile destek olsam dahi, esas olarak, kendisi ve bebeği ile olan ilişkisi üzerine farkındalık kazanması ve bebeğine verdiği bakımı bu yol ile dönüştürebilmesi için destek veriyorum.
Uyku eğitimi deneyimi olan ailelere öncelikle kendilerine neden bu yola başvurduklarını sorarak başlamalarını tavsiye ediyorum. Çok kesintili olduğu için sağlıklı uyku uyuyamadığını mı düşünüyorlardı? Yoksa, çok yorgun oldukları için bebeğin bir an önce bağımsızlaşmasını mı istediler? Ya da sosyal medyada herkes uyku eğitiminin ne kadar doğru olduğundan bahsettiği için mi onlar da bu eğitimi vermeye karar verdiler? Nedenler farklı olduğunda, çözümler de farklı olur. Çünkü, bu sadece uyku eğitimi vermek ile ilgili bir sorun olmayabilir. Çok daha genel ve temel bir sorun da olabilir ebeveynlik yaklaşımında. Yani, her şeyin başı içimize bakmak ve fark etmek. Sonrasında da dönüştürmek. Böylece, bebek, ihtiyaç duyduğu duyarlı ve istikrarlı bakımı aldıkça, ebeveyni ile ilişki içinde olanları tamir edebilecektir.
0-6 bebekler için bir oyun kitabı da yazdın. Hayatın bu ilk aylarındaki oyunun bebeğin uykusu üzerindeki etkisi nedir?
Son yıllara kadar, oyun sadece bebeği oyalamak olarak görülüyordu. Son yıllarda ise oyunun önemi aileler tarafından da anlaşılmaya başlandı. Ancak, bu defa da, oyun sanki sadece öğrenme ve gelişim açısından önemli imiş gibi bir algı oluştu. Bu biraz da, ailelere ticari olarak yapılan bir yönlendirme aslında, ama işin o kısmına burada değinmeyeceğim. Vurgulamak istediğim nokta, oyunun öncelikli amacının eğitimsel değil ilişkisel olduğunu ailelerin gözden kaçırması. Oyun içinde çocuk ebeveyni ile ilişkisini güçlendirir. Onunla oyun içinde akar ve yaptıklarını, hissettiklerini, deneyimlediklerini onun yerine ifade ederseniz, bebeğiniz o oyunun içinden anlaşıldığını, kabul edildiğini ve fark edildiğini hissederek tatmin olmuş bir biçimde çıkacaktır. Uykuya dalma bebeğin regüle olması ve ebeveynine veda edebilmesi ile çok ilgilidir. Gün içinde deneyimlediği negatif duyguları oyun aracılığı ile ebeveynine boşaltabilen bebek, bunları daha fazla üstünde taşımayacak ve uykuya daha regüle olmuş ve ilişkisel anlamda daha doymuş bir şekilde gidebilecektir. Enerji harcamanın sağlıklı bir yolu olmasının yanı sıra, regülasyon ve vedalaşma açısından da bebeği destekleyen oyun sayesinde bebek, kısa bir uyku öncesi rutininden sonra uykuya çok daha kolay dalacaktır.
Bebeklerin ebeveynler ile aynı yatağı paylaşmaları konusunda ne düşünüyorsun?
Öncelikle, senin de hep ifade ettiğin gibi, bebeğin ebeveyn yatağında, ebeveynleri ile aynı yüzeyde uyuması, özellikle ilk 1 yılda güvenli değil. Ancak, tercihen ilk 1 yıl, mümkünse en az 6 ay, aynı yüzeyde olmamak kaydıyla, ebeveyn yatağına bitişik, ebeveyn yatağının yanında ya da ebeveyn ile aynı odada kalmasını bebeğin ruhsal gelişimi ve güvenliği açısından tavsiye ediyorum. Bu sayede hem ani bebek ölümü sendromu riski azalıyor, hem de bebeğin uykuları daha kesintisiz ve uzun olabiliyor. Hatta, bunların da ötesinde, yapılan bir araştırma ile görülüyor ki, ebeveynleri ile hayatının ilk yılında aynı odayı paylaşmış çocukların 5 yaşına geldiklerinde vücutlarındaki stres hormonu seviyesi diğer çocuklara göre çok daha düşük!
En çok önerdiğin bebek yatağı/karyolası tipi nedir? Neden?
Özellikle ilk aylarda anne yanı yatağı bence harika bir çözüm. Hem biraz önce söylediğim nedenlerden dolayı hem de annenin gece bebeğe erişmesi kolay olduğu için en çok önerdiğim yatak. Tabii, bebek büyüyüp mobil hale geldiğinde bu yatağı değiştirmek gerekiyor. Ayağa kalktığında düşüp kendini yaralama olasılığı daha fazla olduğu için sert kenarları olan beşikleri önermiyorum. Bunlara takılan yatar kenarlıkları da güvenlik açısından sakıncalı bulunuyor çünkü. Bunun yerine, içinde kalkıp düşmesi kendisine zarar vermeyecek park yataklar tercihim. Montessori ya da yer yataklarına gelince, bunlar her ne kadar bebeğe dair yataklar gibi görünse de, hem güvenlik hem de psikolojik açıdan tercih sebeplerine aykırı yataklar olduğunu düşünüyorum bu yatakların. Bebek gece kalktığında, kolaylıkla bu yataklardan çıkabiliyor. Bu, bebek istediğinde anneye gelebilsin fikri açısından olumlu olabilir. Ancak, eğer ebeveyn onunla birlikte uyanmaz ise, yataktan çıkıp odanın ya da evin içinde dolaşması durumu bebek açısından tehlikeli olabilir. Bununla birlikte, bu yataklarda herhangi bir sınır olmaması, tahmin edilenin aksine, bebeğin kendini güvende hissetmemesine neden olabilir. Çünkü bebekler sınırlar içinde kendilerini güvende hissederler. Hatta bazılarının yatak kenarlarına ve köşelerine gidip orada sıkışarak daha rahat uykuya daldığını bile görebilirsiniz. Bu ana rahmindeki sıkışık ve sınırlı ortamı aramanın bir yansımasıdır. Bu nedenle, hazır olmadığı bir özgürlüğü vermek yerine kendini güvende hissedeceği sınırlar içinde bir yatak sunmak bebeğe çok daha iyi gelebilir.