UYKU VE EMZİRME ( Pınar Güler – Psikolog )

*** Emzirmeye çok geniş bir kapsamda ele aldığını biliyorum. Bu çok yönlülüğü ve neden böyle bakmamız gerektiğini anlatır mısın bize?

Evet, emzirme konusu oldukça geniş kapsamlı bir konu aslında. Öncelikle türün özgün bir takım özelliklerine ilişkin bir konu; sağlığa, daha doğrusu türün toplamda gelebilecek en iyi sağlık düzeyine gelebilmesini başlatan bir konu; bilişsel, yani duyuların, duyguların ve davranışların yapılanmasında yine türe özgü sevgi, güven ve iletişim becerilerinin gelişiminde anneden alınan transfer duyumların öğrenilmesinde eşsiz bir eylem. Bütün bu dengeleri, çok yönlü ve bir o kadar da temel dengeler olması bakımından çok önemsiyorum. Belki de bir psikolog olarak emzirme konusuna bakışım biraz daha bütünleyici oluyor. Dolayısıyla bu konuda toplumsal olarak bilgimizi genişletmemiz gerektiğini de düşünüyorum.

Yaşanan emzirme sorunlarının temelinde çoğu zaman çevrenin eksik ya da yanlış davranışı etken oluyor. Bunun sonucunda da annelerin emzirmeye ilişkin motivasyonları ya kaygılı ya da yetersiz bilgiyle başlayabiliyor. Öncelikle emzirme konusunun doğru bilinmesi, sonra da emziren anneye desteğin daha bütüncül bir yaklaşımla yapılanması gerekiyor. O zaman gerçekten çözülüyor konu ve hem anne hem de bebek açısından güçlü bir emzirme hikayesi oluşuyor. Ben bu hikayenin bir köşesinde olmayı çok seviyorum. Anne ve bebeğinin bu ilk yolculuğunda onların yanında olmayı, destek ve rehber olmayı önemsiyorum.

*** Emzirmenin bebek sakinleşmesi/regüle olması içindeki yeri nedir sence? Bebek büyüdükçe duygusal gelişim kapsamında bu nasıl şekil değiştiriyor?

Duygusal gelişim, bebeğin yaşamında çok boyutlu bir konudur. En yalın anlamda fiziksel, bilişsel ve duygusal ihtiyaçların karşılanması ile ilişkilidir. Dünyaya gelen bebek büyümek ister, en temel ihtiyacı budur. Öyleyse ihtiyacın eksik ya da yanlış karşılanması büyüme ve duygusal gelişim basamaklarında sapmalara neden olabilir. Özellikle bebeklik döneminde sakinleşme/regülasyon çok önemlidir. Bir bebeğin sakinleşme süreci ile bir çocuğunki ve bir gencinki ile de bir yetişkininki farklıdır. Aslında insan yaşamını bu haliyle anlamaya çalışmak gerekir. Bebek, büyümeye ihtiyacı olan yaşama yeni doğmuş kişidir ve duygusal gelişimin en önemli yapı taşları yaşamın ilk yıllarında oluşacaktır. Bu yönüyle bakıldığında bebeğin annesi, onun ihtiyaçlarını karşılamada en önemli kişi olarak değerlendirilebilir. Emzirmenin önemi de burada kendini gösteriyor. Emzirmek, bir bebeğin zihinsel, fizyolojik ve anatomik gelişim ihtiyaçlarını karşıladığı gibi, aynı zamanda sevgi ve güven ihtiyacını da karşılar. Bebeklik döneminde regülasyon toplam ihtiyaçların karşılanması ve de bu ihtiyaçların annesi tarafından dengeli bir biçimde karşılanması ile yakından ilişkilidir. Bebeklik dönemine ilk 24 ay olarak işaret edilmesinin en önemli nedeni, kişiye yaşam boyu avantaj sağlayacak toplam sağlığına özgü temel yapı taşlarının bu dönemde oluşmasıdır. Dolayısıyla annelerimize bebeklerini iki yıl süresince emzirmeleri önerilir. Emzirmek, bebeğin sağlıklı gelişimi için en ideal besin olan anne sütünü almasının yanı sıra, bebeğin duygusal gelişiminde çok önemli rolü olan annesiyle ten teması kurma ihtiyacını da karşılar. Yeni doğan bebek annesiyle kurduğu ilişki yoluyla, duygusal paylaşımı öğrenir. Annesinin yüzü ve mimikleri, sesi ve bakışları, kokusu ve dokunuşları gibi araçlar yoluyla kendi özgün duygu dünyasını tanıyarak öğrenme sürecini oluşturur. Bebekler yaşamlarının ilk iki yılında çok hızlı öğrenirler ve bu süreçte annenin rolü çok büyüktür. Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda, en az iki yıl emzirilen bebeklerin toplam sağlıklarının yanı sıra duygu dünyalarını daha güvenli bir zemine oturtabildikleri ve de sosyal yaşamda karşılaştıkları ilişkilerde daha güvenli davranışlar sergiledikleri görülmüştür.

*** Uykuya geçişte emzirme doğada birçok yenidoğan yavruda gördüğümüz bir davranış. İnsan yavrusunda da hayatın ilk aylarında bunun doğal ve normal olduğunu savunuyoruz. Bunun neden böyle olduğunu bize anlatır mısın?

Evet çok doğru, memeli bir canlı türünün emerek uykuya geçmesi doğaldır. İnsan yavrusunun da bu davranışı aslında önemli bir takım ihtiyaçlarının karşılanması ile ilişkilidir. Özellikle ilk aylarda olmak üzere bu davranış ilk yıl boyunca sürmesi doğal kabul edilmelidir. Anne sütü dinamik bir besindir; canlıdır ve bebeğin ayına ve de değişen ihtiyaçlarına göre düzenlenir. Anne sütü içerisinde bebeğin ihtiyacı olan hormon yapıları da bulunur. Uykunun hormonu dediğimiz melatonin hormonu özellikle gün batımından sonra anne vücudunda otomatik olarak salgılanır ve süte geçer. Aynı zamanda rahatlatıcı ve ağrı kesici bir takım enzimler sayesinde de emen bebekte rahatlama, gevşeme ve uykuya dalma davranışı doğal olarak gözlemlenir. Tüm bu faktörler bizim uykuda sağlıklı REM düzeyleri dediğimiz bir takım biyo-psikolojik olguları aktive eder. Dolayısıyla memede uyuma ya da emerken uykuya dalma davranışı bebeğin anne sütünden aldığı bir takım içerikler nedeniyle gerçekleşirken, bebeğin annesinin teninde olmasıyla güven duygusunun doyuma ulaşması da eş zamanlı olarak gerçekleşir.

*** Bir yandan da en sık gördüğümüz sorunlardan biri emerek dalan bebeğin uykusunun sık bölünmeye eğilimli olduğu. Sence emzirerek uyutmak hangi koşullarda bir sorun olarak görülür, hangi durumlarda değildir?

Bebeğin uykusunun sık bölünmesinden neyi kastediyoruz, bu önemli… İlk 6 ay bebekler en geç 2-3 saatte bir beslenme ihtiyacı içindedirler. Bu süre özellikle ilk aylarda kimi bebekte 1,5 saatte bire kadar düşebilir. Dolayısıyla bebeğin gece boyunca da bu aralılarda beslenmesi gerekir. Anne sütü, bebeğin gün boyu ihtiyacını karşılayabilecek düzeylerde değişen ve rahat sindirilen bir besindir; bu nedenle de uyuma ve uyanıklık süreleri dengeli bir biçimde gerçekleşir.

Ben emzirerek uyutma davranışını, her anne ve her bebek açısından özel değerlendirilmesi gereken bir konu olarak görüyorum. Örneğin, çalışan bir anne için ya da özel ihtiyacı olan bir bebek için bu durum değişkenlik gösterebilir. Ancak genel bir çerçeve çizmek gerekliyse ilk yıl boyunca bir bebeğin emerek uyumasını doğal kabul etmekle birlikte, ikinci yılda yerine başka araçlar da koyarak, bebeğin sadece emme-uyuma çağrışımı yapmasını bir ölçüde sınırlandırmak gerektiğine inanıyorum. Davranışlar yapar oluş sürdürülerek öğrenilir; dolayısıyla eğer bir bebek meme olmaksızın uykuya geçemiyorsa, bu durum süreçte anne açısından da zorlayıcı olabilir. Bu noktada anneden aldığımız geribildirimler de oldukça önemli olacaktır. Anne ve bebeğin ortak mutluluğunu sağlamak adına bebeğin uyku ve emme düzeni desteklenebilir.

*** Emzirerek uyutmaktan uzak durmak isteyen birçok annenin bebeklerini emzikle uyuttuklarını görüyoruz. Emzik önermediğini ve emzirme sürecine olan olumsuz etkileri de bilerek, emzikle uyutulma tecrübesi sence bir bebek için ne demek? 

Emzirerek uyutmanın yerine tercih edilen emziğin bebeği beslemediğini biliyoruz. Eğer bir bebek anne memesini emme davranışını hiç gerçekleştirememişse emzik belirli durumlarda gerekli görülebilir. Ancak anne memesini emen bir bebeğe buna alternatif bir araç sunarak doğal olan davranıştan uzaklaşmasına neden olabilir. Bebekler emme davranışı süresince haz duygusu yaşarlar, bu içgüdüsel ve temel bir ihtiyaçtır. Bebek emzik emdiğinde de rahatlama sinyalleri gösterir ve bu durum çoğu zaman bebeğe bakan kişiler tarafından tatmin edici bulunur. Oysaki hazzın neden olduğu rahatlamaya eşlik etmesi gereken başka ihtiyaçlar da vardır; bunlar, beslenme ihtiyaçları başta olmak üzere anneyle kurulan ten teması ihtiyacı olarak hazzın önüne konması gereken diğer ihtiyaçlardır. Kısacası, emzik anne memesinin yerine konamayacak ölçüde sınırlı bir araç olması bakımından bebeğin ihtiyaçlarını eksik bırakacaktır ya da bebeğin algısında hazzı ihtiyaçların önüne alacaktır. Bu durum bebeğin duygusal gelişiminde gerekli olan çoklu bütüncül faktörleri göz ardı etmek olur.

*** Gece beslenmesinin yararlarından birçok yerde bahsediyorsun. Bir özet de bize yapar mısın?

Gece beslenmesi özellikle ilk 6 ayda oldukça önemlidir ve bu süre ilk yılı kapsayabilir. Gece beslenmesinin yararlarını anlayabilmek için anne sütünün gece oluşan içeriklerini anlamamız önemlidir. Gece sütü, gündüz sütünden oldukça farklıdır. Gece sütünün yapısı incelendiğinde, benzersiz özelliklerle karşılaşılmıştır. Gece sütünde laktoz oranı düşüktür. Çünkü, gece sin- dirim sistemi yavaşlar ve gün boyu çalışan beynin gelişimi ise, artık dinlenmeye ve sağlıklı REM düzeylerine bağlıdır. Gece sütünün yağ̆ oranının yüksek olmasının en önemli nedeni, bebeği sadece tok tutması değil, aynı zamanda kısa bir süre emerek doymasını sağlamasıdır. Bu nedenle emzirilen bebekler, geceleri gündüze oranla daha kısa bir seansta emme işini bitirebilirler.

Akşam saatlerinde annenin sütünde melatonin düzeyleri yükselmeye başlar. Gecenin en karanlık ve annenin uykuya geçtiği saatte anne sütündeki melatonin düzeyleri yüksek seviyelere ulaşır. Melatonin hormonu, bebeğin vücudunda uyuma ve uyanma dengesini ayarlar, sindirim sistemi ve düz kaslar üzerinde dinlenme etkisi yapar. Bu sayede, bebeğin büyüme faktörleri aktive olur. Bebekler, dingin ve stressiz bir uyku uyurlar; daha iyi dinlenir, bu nedenle de daha çabuk uyanırlar. Anne sütü alan bebekler, gece ve gündüz yeterli aralıklarda uyur ve beslenir, yeterli aralıklarda da uyanık ve canlı kalırlar. Uykuları sırasında daha dengeli REM düzeyleri gösterirler. Yani, anne sütü alan bebekler acıktıkları için daha kısa uyumaz, aynı zamanda daha iyi dinlendikleri için de kısa uyurlar.

*** Peki gece emzirmeleri, emzirme süreci boyunca devam edebilir mi? Bu sürecin “normali” nedir, neyi referans almalı ebeveynler?

Aslında insan ve insan yavrusu söz konusu olduğunda referans aralıkları da değişebilir. En güzel referans ise, her bebeğin ihtiyaçlarıyla doğru orantılı ilerleyen referanstır. Kimi bebekler emzirme süreci boyunca, örneğin iki yıl süresince hep emerek uyur; bu anlaşılabilir bir durumdur ancak bu durumu yaşayan anneler emzirme dönemi sonlandığında uykuya eşlik etmesi bakımından başka arayışlara girerek yoğun bir biçimde stres yaşayabilmektedirler. Dolayısıyla ben dengeden yanayım. Örneğin ilk yıl emerek uyumak anneyi ve bebeği önemli ölçüde rahat ettiren bir durumdur. Ancak ikinci yılda bu davranışın en azından yarıya indirilmesinden ve bebeğin başka kişiler ya da başka araçlarla da uyumaya adapte olmasından yanayım. Bu araçlar ninni söyleme, sırt sıvazlama, hikaye okuma, el ele tutuşma vb. olarak sıralanabilir – ki  bir bebek yaşamının ilk yılında da bu araçlarla tanıştırılabilir. Böyle olduğunda bebeğin uyku araçları çeşitlenir ve bu durum anneyi oldukça rahatlatabilir. Ancak emzirmenin önemi ve emen bebeğin duyduğu güvenin duygusal gelişime yaptığı katkı hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir.